İstanbul Boğazı Tarihi ve Efsaneleri

Efsanevi İstanbul Boğazı ve Altın Boynuz lakaplı Haliç'in adına tarihten gelen efsane ve mitlerin gizemi...Herkesi bir masal alemine taşıyan, bu doğa harikası coğrafyanın oluşumu ile ilgili bu efsanelerin derlemesini buraya not düşmek önemliydi. İşte efsaneler: 

Bosphorus – İstanbul Boğazı Efsanesi

İstanbul boğazı yani Bosphorus efsanesi aslında İstanbul’un kuruluşu ile ilintili bir hikayedir. Adı geçen yazımızda belirttiğimiz gibi Kral Byzas’ın anneannesi ve Hera tapınağının rahibesi İo, Yunan mitolojisinde Tanrıların Kralı olarak geçen çapkın Zeus ile aşk yaşamaktadır. Zeus ve İo bir gün birlikteyken, Zeus’un eşi ve baş tanrıca Hera durumun farkına varır. Bunu üzerine baş tanrı İo’yu boynuzlu bir ineğe çevirir. Başına diktiği dev, kralın adamları tarafından öldürülünce Hera, İo’nun başına bu sefer bir sinek musallat eder.

İstanbul Boğazı

İstanbul Boğazı'nı 'Bosphorus' olarak adlandıracak olan hikaye de tam burada başlar. Efsaneye göre İo sinekten kaçarken; yolları, ovaları, dağları ve hatta kıtaları aşar ancak bir türlü kurtulamaz. Sonunda derin bir vadinin kenarına dek gelir: İstanbul Boğazı. Tam vadiyi geçerken, alan suyla dolar ve İstanbul Boğazı oluşur.

Boğaziçi’nin adı böylece oluşur: (Emin olmamakla birlikte) Greekçe “boos”un inek, “foros”un ise geçit anlamına geldiği yönünde bilgilere ulaşabiliyoruz. Eski Yunanca inek geçidi anlamına gelen Bosphorosus ve bugünkü İngilizcede Bosphorus adı böylelikle bügüne dek gelir.

Haliç Altın Boynuz – Golden Horn Efsanesi

Haliç Golden Horn efsanesi de bu hikaye ile bağlantılıdır. Yalnız şöyle bir fark vardır, Golden Horn ismi ile ilgili tek bir efsane değil, birkaç efsane vardır. Sırasıyla ele alalım:

Altın Boynuz Hikayesi

Haliç (altın boynuz) ile ilgili bu efsaneye göre İo kaçarken sinekten kurtulmak için başını bir sağa bir sola sollar. Boynuzunu oradan oraya vurur ve toprak parçalarını birbirinden ayırır, derin yarıklar oluşturur. Bunlardan birisi de Haliç’tir. Altın renkli boynuzu ile bu iç denizi oluşturduğu için İngilizce altın – altından anlamına gelen “golden” ve boynuz anlamına gelen “horn” kelimeleri ile bu şekilde adlandırılmıştır.

Efsane Keroessa

Megaralı Kral Byzas’ın anneannesi İo’nun, boynuzunu sallarken oluşturduğu yarıklardan birisi de Haliç’tir. Burada kıyıya çıkınca bir kız çocuğu dünyaya getirir ve adını Keroessa koyar. Bu isim zaman içerisinde “keros” olarak yani boynuz anlamında kısalır.

Haliç’in çevresindeki toprakların bereketli olmasından mütevellit, bugün bilhassa Batılılar tarafından Golden Horn olarak adlandırılır. Hatta rivayete göre bu isim, annesinin anısına bizzat Büyük Byzas tarafından verilmiştir. Tabi eski Yunan dilinde.

Altınlarla Batan Gemilerin Rivayetleri

Eski İstanbul’da, Roma İmparatorluğu döneminde altın yüklü gemilerin boynuz şeklindeki Haliç’te battığı kabul edilir. İsmin buradan da gelmiş olabileceği şeklinde rivayetler vardır. Öyle ki yakın zamanda bir grup definecinin tonlarca altın buldukları ve gözaltına alındıkları yönünde haberler basında yer aldı.

Boynuz Şekli ve Güneş Işığı

Haliç’in şekli yukarıdan bakınca gerçektende bir boynuza benzemektedir. Eğer bir bahar ya da yaz günü, güneş doğarken Eyüp’te bulunan Pierre Loti tepesinden Haliç’e bakarsanız, nasıl altın gibi parladığına şahit olursunuz.

Altın boynuz adının aslında buradan geldiği de iddia edilmektedir. Gerçeğe en yakın söylenti de budur.
Tarihi Yarımada (Kartal) ve Haliç (Yılan)

Kartalın Ağzındaki Yılan ve Bir Roma Efsanesi

Son olarak diğerlerinden biraz farklı bir hikaye daha var. Aslında bu Roma İmparatorluğu döneminden kalma bir rivayet. Gerçek İstanbul’a yani sur içindeki eski İstanbul’a, Anadolu yakasındaki bir tepeden, Büyük Çamlıca Tepesi’nden bakarsanız; Tarihi Yarımada’nın bir kartala benzediğini görebilirsiniz. Ve Haliç’in de bu kartalın ağzındaki bir yılana…

Çift başlı kartal bildiğiniz üzere önce Doğu Roma’nın ve sonra (Batı Roma yıkılınca) Roma İmparatorluğu’nun resmi arması olmuştur. Tek başlı, sola doğru bakan kartal ise Batı Roma’nın armasında yer alır.

Yorumlar