ÖĞRENEDEMEDİĞİMİZ BEYNİMİZ VE KONTROL EDEMEDİĞİMİZ DUYGULARIMIZ

BEYİN

Sinir sisteminin merkezini oluşturan organ beyindir. İnsan beyni 10 milyar sinir hücresinden ve 60 trilyon sinaps bağlantısından oluşur. İnsanoğlu nöronların neredeyse tamamına sahip bir şekilde dünyaya gelmektedir. Ancak bu nöronlar arasındaki bağlantıları sağlayan dentritler (dallar) ve sinapslar (hücreler arasındaki bağlantı) oluşmamıştır. Yaş ile birlikte beyin hem nöronların büyümesi hem de akson, dentrit ve snaps sayısının artması ile büyümektedir.

İki sinir hücresi arasında sinaptik boşluk olarak adlandırılan küçük boşluklar bulunmaktadır. Vücuda gelen sinyaller bir nörondan diğerine bu boşluklardan kimyasal ve elektriksel tepkimelerle iletilir.

Üç Beyin Teorisi

Yetişkin bir insanda her bir nöron diğer nöronlarla 15.000 sinaptik bağlantı kurabilmektedir. Duyularla algılanan dış dünya beynimizde bu sinaptik bağlantılarla bir nöral yol (path) oluşturur. Bunlar basitçe bizim öğrendiklerimiz, yargılarımızdır. Beyin analogtur ve benzeştirme yöntemi ile öğrenir. Gelen her tepkiyi daha önceki nöral yollarından benzeyenine yönlendirerek öğrendiği şekilde cevap verir. Hızla tepki verebilmemizi sağlayan sistemde aslında budur.

Beyindeki sinaptik bağlantılar ne kadar sık kullanılırsa o kadar kuvvetlenir. Kullanılmadığında bu sinaptik bağlar ölür ve kaybolur.  Kuvvetlenen bu bağlantılar aslında önyargılarımızı oluşturur. 

Üçlü Beyin Teorisi

Beyin, insan evriminin farklı aşamalarında meydana gelen üç bölgeden oluşur. En dışta en yeni beyin yapıları, beyin kabuğu yer almaktadır. Beyin kabuğu primatlarda da gelişmiş olmasına rağmen en karmaşık haline insanlarda ulaşmaktadır. Daha derin katmanlarda, sürüngen ve memeliler gibi insanın daha önceki atalarına ait yapılar bulunmaktadır.

  • İlkel Beyin (Sürüngen Beyni)
  • Limbik Sistem
  • Neokorteks (Düşünen Beyin)

İlkel Beyin

Yaradılıştan beri var olan ilkel beyin, büyük ölçüde beyin sapından oluşmaktadır. Amacı fiziksel olarak yaşamı devam ettirme ve bedenin bütünlüğünü sağlamaktır.
Sindirim, dolaşım, solunum, eşleşme törenleri, belli bir bölgeye ait olma, toplumsal hakimiyet kurma, alışkanlıklar, savaş ya da kaç cevabı gibi üst düzeyde zihinsel kapasite gerektirmeyen davranışları içerir.
Otomatiktir ve sorumlu olduğu davranışlarda değişime dirençlidir. Birkaç örnek davranış:

  • Alan Savunması- BENİM evim, BENİM ailem, BENİM ülkem, BENİM odam, BENİM koltuğum
  • Gösteriş- BANA bak benim gibisi YOK
  • Sürü Davranışı- Toplu halde hareket etme

Limbik sistem – Duygulsa Beyin

Limbik sistem, ilkel beyin ile frontal lob arasında yer alan bölgededir. Limbik sistem, amigdala, hipokampus, talamus ve hipotalamustan oluşur. Bazı kaynaklar ise limbik sistemin hipokampus, amigdala ve singulat korteksten oluştuğunu belirtir.

 

·       Limbik sistem, duygulardan, uzun süreli bellekten ve korkudan sorumlu olan sistemin tümüdür.

·       Temel duygu merkezlerini içinde barındırır. Cinsel dürtüler ve ödül ceza sistemi de yine limbik sistem tarfından kontrol edilir.

·       Bellek, öğrenme, motivasyon, açlık ve susuzluk (yeme, içme dürtüleri), kimyasal denge, kan basıncı, hormon salgılama, vücut ısısı, vücut ağırlığının kontrolü, koklama hissi, bağlanma ihtiyacının kaynağıdır.

·       Öğrenme için önemli yapılar olan amigdala ve hipokampus buradadır.

·       Sinir sistemiyle hormonal sistem arasındaki bağlantı hipotalamus tarafından gerçekleştirilir. Duygusal uyaranların işlemlendiği limbik sistemde dopamin ve seratonin gibi birçok sinir ileticisinin düzeylerinde değişiklik olmaktadır. Bu değişiklikler bireyleri daha duygusal, strese daha tepkili ve aynı zamanda ödüle daha az tepkili hale getirmektedir.

Koku ve Tat

Duygu hafızası olarak da bilinen amigdalada baskın olan iki duyumuz koku ve tattır. Koku ve tadın diğer duyularımıza göre daha kalıcı olmasının nedeni, bunların hipokampusla doğrudan bir bağa sahip duyular olmasıdır. Koku ve tad sinirleri diğer sinirlerden bağımsız, kendi başına sinirler değillerdir. Bunlar beyne girişten itibaren, hipokampus ve amigdala denilen yeni bilgileri kaydeden ve yorum yaptıran limbik sistemin parçalarıyla ilişkiye giren duyulardır. Dolayısıyla her kokladığımız ve tattığımız şey bize yorum yaptırır. Böylece diğer duyulardan farklı özellik taşıdıkları ortaya çıkar. Ama genelde beş duyu diyerek üç duyu öğretilmektedir. Çünkü koku ve tad bizde matematiksel ve mantıksal izlenim uyandırmazlar, duygusal izlenimler ve anılar üzerinden çalışırlar.

Amigdala

Beynin hipotalamus bezinin üzerinde bulunan ve badem şeklinde olan Amigdala, beyinde temporal lobların derinliklerinde nöronların meydana getirmiş olduğu bölümdür. İlk ilkel canlılarda Amigdala vardı, serebral korteks (beyin zarı) yoktu. Sağ ve sol loblarda olmak üzere her insanda iki adet amigdala vardır. Bu amigdalalar insanların duygusal ve zihinsel durumları ile ilişkilendirilen ufak kitlelerdir. Memeliler amigdalasız yaşayamaz çünkü amigdala olmadan hiçbir memeli açlık, tokluk, cinsel içgüdü, üreme dürtüsü, kavgaya katılma veya aniden kaçma duyguları oluşmaz.

 

Motor sistemle direkt bağlantısı vardır ve hayati durumlarda “savaş veya kaç” emri verir. Amigdala, insanların duygusal olarak hissettikleri tüm hislerin oluşmasını sağlayan beyin kitlesidir. Amigdala bir insanın tüm anılarını ve tüm yaşantısını depolama görevi üstlenir. Herhangi bir insanın bir başka insanın içinde bulunduğu duyguları (Korku, mutluluk ve aşk gibi) hissedilmesini sağlayan aslında amigdalanın ta kendisidir. Bir insanın hissettiği korkuyu aynı anda sizin de hissetmenize neden olur.


Amigdala kişinin duygusal repertuarının kaynağı olarak duygusal tepkileri kaydetmek, işlemek ve gerektiğinde hatırlamak görevleri vardır. Beynin «korkudan sorumlu» bölgesidir.

Burada önemli bir nokta amigdalanın prefrontal korteksten çok daha önce olgunlaşmasıdır. Bu durum ergenlerde duygusal kararların mantıksal kararlara daha baskın gelmesi ile sonuçlanır.

Duygusal olaylara karşı verilecek tepkiler burada belirlenir. Korkunç olayların hafızada depolanmasını sağlayarak tekrar yaşanması durumunda hatırlatıcı olarak karşımıza çıkar. Amigdala etrafta tehlikeli veya faydalı olabilecek olan şeyleri belirler. Bu duyguları kullanıp bizi tehlikelerden uzak tutmaya ve faydalı olabilecek şeylere yaklaştırmaya çabalar. Negatif uyaranlara daha duyarlıdır. Stres ve heyecan tepkisinin verilebilmesini sağlar. Heyecan bozukluklarının perde arkasında sıklıkla rastlanan bir yapıdır


Amigdala duyusal bilgiyi kısa yol ve uzun yol olmak üzere iki farklı yoldan alır. Tüm duyusal bilgi beyinde önce talamus denilen merkeze uğrar ve talamustan çıkarak önce korteksteki görsel, işitsel ve prefrontal merkezlere uğrayıp daha sonra amigdalaya ulaşır. Bu olması gereken yoldur, uzun yol. Beyin korteksi aldığı bilgiyi işleyerek durumu anlamlandırmaya çalışır, bu değerlendirmenin sonunda bir tehdit algılarsa amigdalaya haber vererek uygun tepkinin oluşmasını sağlar. Bu uzun yol tehdidin farkına varmamızı ve heyecanlandığımızı anlamamızı sağlar. Eğer talamustan doğruca amgidalaya ulaşırsa ve amigdala vasıtasıyla duygulsam tepkiler ortaya konursa, bu kısa yoldur. 


Beynin hafıza merkezi olarak bilinen hipokampus, amigdalanın korkunun bağlamını anlamasını sağlar. Geçmişte benzeri bir deneyim yaşadıysanız, bu deneyim güncel korkunuzu artırabilir. Dahası, korktuğunuzda salgılanan adrenalin hafıza merkezi hipokampusun anılarınızı daha etkili bir şekilde çağırabilmesini sağlar. Daha çok önem verdiğiniz ve duygularınızı tetikleyen şeyleri daha iyi hatırlayabilmenizin sırrı budur. 


Serebral korteksin gelişme sebebinin amigdalayı daha iyi sarıp sarmalayıp korumak olduğunu söylerler. Amigdala Prefrontal korteksten de sinyaller alır, bu bölge amigdalanın oluşturduğu ilk refleksin ardından mevcut tehlikeden nasıl kurtulacağınızı planlamanız gerektiğinde devreye girer. Amigdala daha doğumda bile tamamen gelişmiş bir beyin yapısıyken, prefrontal korteksiniz yetişkin oluncaya kadar olgunlaşmaya devam eder. Bu nedenle çocuklar ve ergenler her zaman rasyonel kararlar veremezler ve duygularını iyi kontrol edemezler.


Hipotalamus


Beynin orkestra şefi gibidir. Nöronları veya hipotalamik hormonları vasıtasıyla hipofiz bezine hormonları vücuda bırakmasını emreder. Uykunun düzenlenmesi, açlık ve iştahta rol oynar. Beden ısısı, susuzluk, annelik davranışları, doğum ve süt salgılama, cinsellik gibi içgüdüsel davranışları yönetir.

Hipokampus

Hipokampus, kısa süreli bellekteki bilgiyi uzun süreli belleğe aktarmasının yanında uzaysal yön bulma görevini de üstlenmiştir. Yani hareket ederken etrafı üç boyutlu değerlendirmeyi sağlayan yapı burasıdır.

Talamus

Talamus, beynin giriş kapısıdır. Beynin tam ortasında yer alır ve her iki tarafta birer tane bulunur. Bilgi miktarını ayarlar. Hangi bilginin beynin ne tarafına gideceğini belirler. Korteksin aşırı bilgiye maruz kalıp boğulmasını engeller. Bir filtre görevi görür. Koku duyusu dışındaki bütün duyu organlarından gelen duyguların toplandığı yerdir. Bu bilgileri değerlendirerek (kötü, çirkin, acı, sıcak, tatlı, güzel vs.) duyuları tanımlayıp sınıflandırdıktan sonra beyin kabuğunda ilgili alanlara gönderir.

Neokorteks - Yeni Memeli Beyni

Beyin hemisferinin en dış tabakasını oluşturur. Konuşma ve yazma da dahil olarak dilin kullanımını mümkün kılar. Duyusal verilerin işlenmesi büyük ölçüde burada meydana gelir. Mantıklı düşünebilmeyi, geleceğe ilişkin öngörüde bulunmayı ve plan yapmayı mümkün kılar. Neokorteks 4 lobdan oluşmaktadır. Öğrenilenlerin kalıcı olması için bilgilerin neokorteksin farklı alanlarına kaydedilmesi gerekmektedir.

BİLİŞSEL ve DUYGUSAL ZEKA

Bilişsel ve Duygusal Zekâ Bilişsel ve duygusal zekâ farklı işlevleri olmasına rağmen birbirlerinden ayrı çalışmazlar. Bilişsel ve duygusal zekâsı yüksek olanlar hayatı daha iyi anlamaya ve anlamlı kılmaya yetkindir. Duygular akıllı kararlar vermek için vazgeçilmezdir. Duygular mantıklı olmak için de gereklidir. Duygusal zekâ, kendimizle ve başkalarıyla başa çıkabilmeyi kolaylaştıran duyguları tanıma, anlama ve etkin biçimde kullanma yeteneğidir, yani başkalarının neyi istediklerini, neye ihtiyaç duyduklarını, güçlü ve zayıf yanlarını değerlendirerek anlayabilmek, stresle başa çıkabilmek ve insanların çevrelerinde görmek istedikleri gibi biri olmak için gerekli yetkinliktir. Beyni, üst beyin ve alt beyin olarak bölümlendiririz. Üst beyin olarak adlandırılan korteks bölümüyle okur, düşünür, felsefe yapar ve para kazanırız. Bilişsel zekânın ortaya çıktığı bu bölge beyin hücrelerinin % 28’lik bir kısmının kullanıldığı yerdir. Alt beyin ise tüm duygularımızın ve içgüdülerimizin kaynağıdır. Bu kısım beyin hücrelerinin % 72’sini kullanır ve duygusal zekâ faaliyetleri burada gerçekleşir.

 

Limbik sistem alt beynin üzerindedir ve onu bir halka gibi sarar. Prefrontal korteks ise işleyen bellekten sorumlu beyin bölgesidir. Duygularımızın akılcı zihinden bağımsız olarak görüş edinebilen kendine özgü zihni vardır. Kortikal merkezler ne olup bittiğini daha tam anlayamadan Amigdala duygusal bir tepkiyi başlatabilir. Bu noktada biriktirdiğimiz bilinçaltı devreye girmektedir. Duygusal zekâ iki farklı alanda yeterliliğin birleşmesi sonucu oluşur. Kişisel yeterlilik ve sosyal yeterlilik. Kilit konumdaki insanların üç özelliği, amigdalalarını kontrol edebildikleri, kendilerini kaygı ve korkularına teslim etmedikleri, cesaretli ve pozitif olduklarıdır.

Öğrenme

Bilişsel psikolojiye göre öğrenme; algılama, kavrama, akıl yürütme, bellek gibi süreçler aracılığıyla bilinçli ya da bilinçsiz olarak gerçekleşen bir değişim sürecidir.

 

Nörofizyolojik kuram öğrenmeyi daha spesifik olarak “beyinde gerçekleşen biyokimyasal bir değişim” olarak tanımlamaktadır.

 

Nörobilim alanında yapılan çalışmalar ise öğrenmeyi etkileyen temel etmenleri, bellek, örüntüleme, dikkat, çevre, duygular, isteklendirme (motivasyon), beslenme ve su ve uyku olarak sıralanabilir.

Bellek

Nörofizyolojik açıdan bellek nöron demetlerinin ateşlenmesidir. Nöronların ateşlenmesi ile birlikte bellek yeniden yapılandırılmaktadır. Dinlenme halindeyken yüz milisaniyede bir ateşlenen nöronlar, bir düşünce ile meşgul olduğunda her yüz milisaniyede defalarca ateşlenmektedir. Dopamin hormonu belleğin güçlenmesini sağlar.

Örüntüleme

Örüntüleme, beynin bilgileri kategoriler halinde organize etme özelliğidir. İçsel ve dışsal uyaranların yorumlanması ile örüntü oluşturulur. Daha önce gördüğümüz herhangi bir nesneyi zihnimizde canlandırdığımızda o nesne ile ilk karşılaştığımız anda oluşmuş olan nöral yollar yeniden canlanır. Yani hatırlarız ve hatta bu bazen zaman bile alabilir. Yeni öğrenilen bir bilgi eski bilgileri hatırlattığı anda, beyinde eski bilgilerin bulunduğu nöronlar ile yeni bilgilerin alındığı nöronlar arasında bir bağlantı kurulur.

Örüntü oluşturulamadığında bilgiler zihne parçalar halinde yerleşir ve bu bilgiler kolaylıkla unutulurlar. Yeni bilgilerin eski bilgilerle bağlantılandırılarak kurulması örüntülemeyi kolaylaştırır. Bu nedenle bilgilerin kalıcılığı artar. Bir diğer yol ise bilgilerin bir duygu ile eşleştirilerek kaydedilmesidir. Bu şekilde zihne yerleşen bilgiler de kolay kolay unutulmaz.

Duygular

Limbik sistemde bulunan amigdala duygusal cevapları belirlemesi nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir. Bir öğrenme ortamında kişinin olumlu ya da olumsuz duygulara sahip olması beyinde buna bağlı olarak farklı değişikliklerin meydana gelmesine ve vücutta farklı kimyasalların salgılanmasına neden olmaktadır.

 

Memnuniyet verici öğrenme koşulları beyinde endorfin hormonu salgılanmasına neden olmaktadır. Doğal bir uyuşturucu olan endorfin vücutta doğal bir rahatlık oluşmasına ve öğrenmenin eğlenceli bir deneyime dönüşmesine yol açmakta, bu da nöronlar arasında daha fazla bağ kurulmasına neden olmaktadır. 


Burada endorfine bir parantez açmak lazım. Endorfin vücutta bulunan morfin hipofiz bezi ön lobu tarafından sentezlenir ve salgılanırlar. Vücuttaki ağrının şiddetini azaltmak ve vücuda daha az rahatsızlık vermesini sağlamak için sinirleri uyuşturmaktır ve morfinden yaklaşık 30 kat daha fazladır. Mutluluk hormonu olarak da anılır. Heyecan, ağrı, egzersiz, baharatlı yiyecek tüketimi, seks, orgazm gibi durumlarda ve duş gibi suyla olan temaslarda salınımı artış gösterir.


Üst düzeyde stres içeren öğrenme koşullarında ise buna bağlı olarak korku ortaya çıkmaktadır. Stres ve korkunun beyinde yarattığı etki “çöküş ya da çökme” olarak adlandırılmaktadır.


Bu durumda kendini güvende hissetmeyen kişinin beynine ulaşan veriler duyguların işlendiği limbik sistemdeki talamus ve amigdala vasıtasıyla neokortekse aktarmak yerine daha otomatik hareketlerin meydana geldiği beyin sapına (beyinciğe) gönderilir. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan kişi üst düzeyde düşünce üretmek yerine, kendini güvenlik altına almayı sağlayacak davranışlar sergilemeye yönelmektedir.

 

Çöküş yaşayan beyin tekrar tekrar ezber yapmaya yönelir. Bu nedenle ciddi stres altındaki kişiler bilinçten uzak, ezberindeki, bilinçaltındaki bilgileri ile yola çıkar. Kişinin amigdala etkisi ile kendi varlığını tehdit altında hissetmesi ile ilkel beyin devreye girer ve kendini hayatta tutacak davranışlar sergiler. Bu durum beynin oksijensiz kalıp ölmesi durumuna karşılık geldiği için, oksijeni sağlayacak şekilde nefes alış verişler sıklaşır, kalp atışı artar ve vücuda kan pompalanır. Kişinin stres halinde yüzünün kızarması da kan damarlarının bu kan ile dolmasından kaynaklanır. Terleme de yine benzer bir reaksiyondur. Bu durumda vücut böbrek üstü bezinden kortizol hormunu (stres hormonu) salgılanır. Kortizol yüksek olduğunda, savaşmaya hazır olması için vücudun kaynakları bir köşede tutulur, bu da bazı hayati organları aç bırakır ve bağışıklık sistemini tehlikeye atar. Bu yüzden fazla kortizol, yüksek kan şekeri, yüksek kolesterol, kalp hastalığı, hafıza kaybı, depresyon ve osteoporozu tetikler. Stresin hastalığa sebebiyet kaynaklarından biri budur. Kişinin uzun süre ve yüksek tehdit altında kalması durumunda da beyin bayılarak kendini koruma moduna alır.

 

Diğer yandan sürekli ezber kişinin kendi kendine güven duygusu telkin etmesini sağlamaktadır. Çöküş anında kişi kendini çaresiz görür, risk alamaz, olasılıkları fark edemez, kendine davranış için sınırlı sayıda seçenek üretebilir. Daha önce denenmiş ve doğru olarak kabul edilen davranışlar tekrarlanır. Bu durumdaki kişilerde beceriksizlik ve bitkinlik ortaya çıkmaktadır.

 

Yapılan araştırmalar stres içeren olaylar yaşanması sonucunda beyindeki dentrit, sinaps ve sinir hücrelerinin tahrip olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Entelektüel özellikleri alt seviyelere düşen beynin, yaratıcılık, açık uçlu düşünme ve sorgulama yeteneği zaafa uğrar.

 

Ergenlik döneminde beyin ve öğrenme

Yapılan araştırmalar ergenlik döneminde ortaya çıkan beyin olgunlaşması ile davranışsal, duygusal ve bilişsel gelişim arasında bir etkileşim olabileceğini göstermektedir. Ergenlik döneminde beyin hücreleri arasındaki bağlarda (sinapslarda) oldukça büyük miktarlarda artış meydana gelmektedir. Bununla birlikte beynin bazı bölümlerinde toplam snaps sayısında azalma da göze çarpmaktadır.

Bu azalma da (budanma) bazı bilişsel ilerlemelere katkıda bulunmaktadır. Çünkü yaşamın erken yıllarında başarılı bilgi işlemleme için gerekenden fazla snaps üretilmektedir ve bunların içinde gereksiz nöron bağlantıları ergenlik döneminde seçici olarak budanmaktadır.

Bu budanma sonucunda ergenlik sonu itibariyle bireylerin “çocukluk dönemlerinden daha az, daha seçici ve daha etkili” nöral bağlantıları olur. Bu budama, ergenlerin katılmayı ve katılmamayı seçtikleri etkinliklerle hangi nöral bağlantıların güçleneceğini ve hangilerinin kaybolacağını etkilediklerini gösterir.

Ergenlik döneminde beyindeki en önemli yapısal değişiklikler korpus kollosum, prefrontal korteks ve limbik sistemde ortaya çıkmaktadır.

Beynin sağ ve sol hemisferlerini bağlayan büyük bir akson lifi demeti olan korpus kollosum, ergenlikte kalınlaşır ve bu kalınlaşma ergenlerin bilgi işlemleme yeteneklerini iyileştirir. Prefrontal korteks ise ergenlik yılları boyunca ve hatta sonrasında da gelişmeye devam etmektedir. Bu korteks aşağıdakilerden işlevlerden sorumludur:

  • Akıl yürütme becerisi
  • Amaç ve öncelik oluşturma
  • Mantıklı yargılamalar yapabilme
  • Çoklu görevlerin planlanması ve düzenlenmesi
  • Uyaran kontrolü
  • Davranış ve duygusal kontrol
  • Doğruyu yanlıştan ayırt edebilme
  • Neden sonuç ilişkilerini belirleyebilme
  • Amaç ve öncelik oluşturma
  • Mantıklı yargılamalar yapabilme
  • Çoklu görevlerin planlanması ve düzenlenmesi
  • Uyaran kontrolü
  • Davranış ve duygusal kontrol
  • Doğruyu yanlıştan ayırt edebilme
  • Neden sonuç ilişkilerini belirleyebilme


KAYNAKLAR:

https://acikders.ankara.edu.tr/mod/resource/view.php?id=63651

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1474703


Yorumlar